Boşluğun zıddı doluluk.Bizler bilgi ile, para ile, ıvır zıvır ile kendimizi öylesine dolduruyoruz ki,bu doluluk aslında bizim yaşamımızı cehenneme çeviriyor. Gereğinden fazla bilgi, eşya ile doluyuz. Gereğinden fazla çalışmakla doluyuz. Düşünmeye, yaşamımızı sorgulamaya, meditasyona, boş boş oturmaya vaktimiz kalmıyor. Vaktimiz olsa da onu da eğlenceye kaçarak dolduruyoruz. Yaşamımız çalışmak ve eğlenmek arasında her gün kendini tekrar ederek geçip gidiyor. Al bir günü vur öteki güne. Ne olduğunu anlamadan bir de bakmışız ömür bitmiş. Sadece kriz anlarında "ne oluyor" diye düşünüyoruz; bir cevap arıyoruz, bu hayatın anlamını ne olduğuna dair. Bir çoğumuz için zaten anne-babamımızdan öğendiklerimizin ötesinde bir şey araştırmıyoruz, zaten biz ne öğrendiysek o kesin doğrudur değil mi?
Meiji döneminde (1868-1912) yaşamış üstat Nan-in, Zen öğretilerini yakından tanımak isteyen bir profesörü ağırlar.
Misafirine ilk olarak çay ikram eder. Yalnız Nan-in, profesörün bardağı dolduktan sonra bile çay koymaya devam eder ve bardak taşar. Bir süre sonra bu duruma anlam veremeyen misafir, tepki gösterir. “Ağzına kadar doldu, daha fazla alamaz.”
Nan-in sakince yanıtlar. “Aynı bu bardak gibi, sen de kendi düşüncelerin ve görüşlerinle dolusun. Eğer bardağını boşaltmazsan, sana Zen öğretilerini nasıl aktarabilirim?”Hakikate ulaşmak isteyen birinin tüm alışkanlık ve kalıplardan kurtulup boş olması gerekiyor. Sadece yeni bir şey öğrenmek için değil, gerçekliği algılamak için boş olunması gerektiği söyleniyor. İşin teorisi bu. Kişi zihninde bir düşünce kuruntusu, kalıp olduğu sürece nasıl hakikati anlayacak?. Boş olmakta bilgi biriktirmemek, eşya biriktirmemek, para biriktirmemek gerektirir peki nasıl olacak bu iş?
İki adam rüzgarda dalgalanan bir bayrak için tartışıyorlardı. Birincisi, "Gerçekte hareket eden rüzgardır," dedi. İkincisi, "Hayır rüzgar değil bayrak hareket ediyor!" dedi. Oradan geçmekte olan bir Zen ustası konuşmayı duydu ve onların yanına geldi: "Ne bayrak ne de rüzgar hareket ediyor; hareket eden, sallanan yalnızca zihindir!"Sanırım zihnin doğasını anlamadıkça ne boş oluruz ne daha ileri gidebiliriz. Bu makinanın nasıl çalıştığını iyice anlamamız gerekiyor. Bir şeyi tanımak için onu an ve an izlememiz gerekmez mi? Aman vermeden bu zihin nasıl işlev görüyor iyice anlamamız lazım ki sonrasında biriktirmeyi bırakalım ve boşluğun tadını çıkaralım.Gelirse de hakikat hoş gelir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder