22 Şubat 2020 Cumartesi

İçimde ki boşluk

Geçenlerde eşim banyodaki tezgahın üzerini boşaltıp eşyaları yeni aldığımız dolabın içine koymuş. Eve gittiğimde tezgahın üzerini boş görünce (çok eşya vardı) keşke dedim eskisi gibi kalsaydı içimden. Sonra dedim ki eşime "çok  boş kalmış, tezgahın üzerine en azından bir vazo, çiçek koyalım". Halbuki sürekli eşya  biriktirmekten yakınan ve elimdeki eşyalardan kurtulma savaşı veren biri olarak "acaba boşluktan kaçınıp bu kadar kalabalığın olması, boşluktan ne kadar çekindiğimin bir göstergesi midir" diye düşünmekten kendimi alamadım.


Boşluktan o kadar korkuyoruz ki eşyaları fazla fazla alıyor biriktiriyoruz. Sadece eşya olsa iyi, bilgi, para-pul, zevk veren şeyler. Hatta çoluk çocuk sahibi olmak isteğimiz altında bile bununda bir payı olsa gerek. Neden acaba bu kadar boşluk bizi ürkütüyor, acaba ölümü mü  çağrıştırıyor?

Ölümde bir boşluk gibi algılanıyor değil mi? Love story filminde "uçurumdan aşağı düşer gibi hissediyorum" demişti ölümün eşiğinde ki sevgili.  Hiç bir şeyin olmadığı boşluk. Boşluk doluluğun tam diğeri (karşıtı). Gece, gündüz gibi. Gerçekten tam boş olduğumuzda belki tam dolacağız (aşkla, muhabbetle, sevgiyle) herşey karşıtlığı ile mümkün! Korkmamız gereken yarı boşluk, gereksiz şeylerle doldurduğumuz boşluk...


Hiç yorum yok: