Neden şükretmeliyiz, ya da şükretmeli miyiz? Kendimizden daha zor durumda olanlara bakıp halimize şükrederek ne kadar şanslı ve özel olduğumuzu mu hissetmeliyiz? Peki, en alttakiler birilerini bulamaz iseler şükretmekten muaf mı olacaklar?
Anne Frank'ın ( toprağı bol olsun ) Hatıra Defteri'nde belirttiği üzere (13 yaşında bir kızın bunları düşünebilmesine çok şaşırarak...) "en alttakiler daha altta olanları bulamazlarsa sıfırı tüketmişler demektir zira durumlarını haklı çıkaracak, sıkıntısını azaltacak bir kıyaslama yapamayacaklar" der.
Kişinin derin bir sorunu, sıkıntısı varsa bu kişi neden şükretmeli, daha fazla acısı olmadığı için mi? Bu bana çok yüzeysel geliyor. Peki, var olduğumuz için mi şükretmeli? Yokluk mu var? İnsan olduğumuz için mi şükretmeliyiz? Peki, kendimiz gerçekleştirdik mi?
Şükretmek bence bir sonuç olabilir ancak. Kişi belli bir seviyeye geldiğinde ve coşkun bir halde sürekli şükredecek. Ağzından sürekli şükür çıkacak. Çünkü o kalpten gelecek. Belki insanı kâmil kişilerin kendi aşkınlıklarından şiir olarak söylemeleri bence bir şükür. İnsan beyni bazen çok kestirmeleri sever. Hemen bir sonuca ulaşmak ve ulaştım diye de sevinmek ister. O kadar çaba ve emek ile kişinin olgunlaşıp, hep şükreder hale gelmesin de ki o çaba ve emeği görmez, direk sonucu görür ve sanır ki her şeye şükrederse ( bilinçsizce sanırım ) o da o aşamaya gelir.
Her şeye şükür etmenin düşündüğüm bir tarafı da olası ama bu yüksek bir farkındalık, bilinç gerektirir sanırım. Ne gelirse başa sabredeceğim, hepsi haktandır, şükürler olsun diyebiliyorsa bir kişi onun da elini öpmek gerekir. Yoksa bir konuşma, ya da tartışma anında “şükret demek” hele bir insan bir sorundan bahsettiğinde abesle iştigal oluyor. Bu kişiler karşı tarafa şükret diyerek,
Sızlanıp durma sürekli seni mi dinleyeceğim deyip karşıyı susturmak
Karşının acısı karşısında çaresizliğinden ne diyeceğini bilememesinden şükret diyerek konuyu geçiştirmek…
Neticede sizi dinlemek istemiyor, yakınmanızı, sıkıntınızı duymak istemiyor. Ya kendi sıkıntısı da çok, daha fazla dert taşıyamayacak, ya da ilgisiz. Ama neticede birinin sıkıntısı dinlemek içinde bir enerji gerektirir, zira zordur, yorar bizi. Ama bundan kaçınamayız. Karşısı konuşacak böylelikle atacak sıkıntısını.
Ixtlan yolculuğunda savaşçının her olaydan bir ders çıkarması gerektiğini söyler bilge Kızılderili. Her olayı bir savaşçı gibi karşılayacağım dersen o zaman ağzından ya sabır (ya şükür oluyor bu durumda) kelimesini eksik etmeyebilirsiniz.
“Ya şükür”...
Anne Frank'ın ( toprağı bol olsun ) Hatıra Defteri'nde belirttiği üzere (13 yaşında bir kızın bunları düşünebilmesine çok şaşırarak...) "en alttakiler daha altta olanları bulamazlarsa sıfırı tüketmişler demektir zira durumlarını haklı çıkaracak, sıkıntısını azaltacak bir kıyaslama yapamayacaklar" der.
Kişinin derin bir sorunu, sıkıntısı varsa bu kişi neden şükretmeli, daha fazla acısı olmadığı için mi? Bu bana çok yüzeysel geliyor. Peki, var olduğumuz için mi şükretmeli? Yokluk mu var? İnsan olduğumuz için mi şükretmeliyiz? Peki, kendimiz gerçekleştirdik mi?
Şükretmek bence bir sonuç olabilir ancak. Kişi belli bir seviyeye geldiğinde ve coşkun bir halde sürekli şükredecek. Ağzından sürekli şükür çıkacak. Çünkü o kalpten gelecek. Belki insanı kâmil kişilerin kendi aşkınlıklarından şiir olarak söylemeleri bence bir şükür. İnsan beyni bazen çok kestirmeleri sever. Hemen bir sonuca ulaşmak ve ulaştım diye de sevinmek ister. O kadar çaba ve emek ile kişinin olgunlaşıp, hep şükreder hale gelmesin de ki o çaba ve emeği görmez, direk sonucu görür ve sanır ki her şeye şükrederse ( bilinçsizce sanırım ) o da o aşamaya gelir.
Her şeye şükür etmenin düşündüğüm bir tarafı da olası ama bu yüksek bir farkındalık, bilinç gerektirir sanırım. Ne gelirse başa sabredeceğim, hepsi haktandır, şükürler olsun diyebiliyorsa bir kişi onun da elini öpmek gerekir. Yoksa bir konuşma, ya da tartışma anında “şükret demek” hele bir insan bir sorundan bahsettiğinde abesle iştigal oluyor. Bu kişiler karşı tarafa şükret diyerek,
Sızlanıp durma sürekli seni mi dinleyeceğim deyip karşıyı susturmak
Karşının acısı karşısında çaresizliğinden ne diyeceğini bilememesinden şükret diyerek konuyu geçiştirmek…
Neticede sizi dinlemek istemiyor, yakınmanızı, sıkıntınızı duymak istemiyor. Ya kendi sıkıntısı da çok, daha fazla dert taşıyamayacak, ya da ilgisiz. Ama neticede birinin sıkıntısı dinlemek içinde bir enerji gerektirir, zira zordur, yorar bizi. Ama bundan kaçınamayız. Karşısı konuşacak böylelikle atacak sıkıntısını.
Ixtlan yolculuğunda savaşçının her olaydan bir ders çıkarması gerektiğini söyler bilge Kızılderili. Her olayı bir savaşçı gibi karşılayacağım dersen o zaman ağzından ya sabır (ya şükür oluyor bu durumda) kelimesini eksik etmeyebilirsiniz.
“Ya şükür”...